Anadolu uygarlıklarından Lidya'nın son kralı Krezus (Karun), ile karıştırılmaktadır.Krezus, MÖ 566 yılında Lidya kralı olmuştur( 35 yaşında)Kuranda bahsedilen o karun değildir.Hz Musa MÖ 1500'lü yıllarda yaşamıştır.
Kasas suresi:
28:76 - Karun, Musa'nın kavminden idi de, onlara karşı azgınlık etmişti. Biz ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarlarını güçlü kuvvetli bir topluluk zor taşırdı. Kavmi ona demişti ki: "Şımarma! Bil ki Allah şımarıkları sevmez."
28:77 - "Allah'ın sana verdiğinden (O'nun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu gözet, ama dünyadan da nasibini unutma! Allah'ın sana ihsan ettiği gibi, sen de (insanlara) iyilik et. Yeryüzünde bozgunculuğu arzulama. Şüphesiz ki Allah, bozguncuları sevmez."
28:78 - Karun ise: "O (servet) bana ancak kendimdeki bilgi sayesinde verildi." demiştir. Bilmiyor muydu ki Allah, kendinden önceki nesillerden, ondan daha güçlü, ondan daha çok taraftarı olan kimseleri helak etmişti. Günahkarlardan günahları sorulmaz (Allah onların hepsini bilir).
28:79 - Derken Karun, ihtişam içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzulayanlar, "Keşke Karun'a verilenin benzeri bizim de olsaydı. Hakikat şu ki o, çok büyük devlet sahibidir" dediler.
28:80 - Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise, şöyle dediler: "Yazıklar olsun size! İman edip iyi işler yapanlara göre Allah'ın mükafatı daha üstündür. Ona da ancak sabredenler kavuşabilir."
28:81 - Derken biz onu da, sarayını da yerin dibine geçirdik. Artık Allah'a karşı kendisine yardım edecek taraftarları olmadığı gibi, o, kendini savunup kurtarabilecek kimselerden de değildi.
28:82 - Daha dün onun yerinde olmayı isteyenler de: "Demek ki Allah kullarından dilediğine rızkı çok da, az da verir. Şayet Allah bize lütufta bulunmuş olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Demek ki inkârcılar iflah olmazmış" demeye başladılar.
28:83 - İşte ahiret yurdu! Biz onu yeryüzünde böbürlenmeyi ve bozgunculuğu arzulamayan kimselere veririz. (En güzel) akıbet, takva sahiplerinindir.
Ankebut Suresi:
28:78 - Karun ise: "O (servet) bana ancak kendimdeki bilgi sayesinde verildi." demiştir. Bilmiyor muydu ki Allah, kendinden önceki nesillerden, ondan daha güçlü, ondan daha çok taraftarı olan kimseleri helak etmişti. Günahkarlardan günahları sorulmaz (Allah onların hepsini bilir).
28:79 - Derken Karun, ihtişam içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzulayanlar, "Keşke Karun'a verilenin benzeri bizim de olsaydı. Hakikat şu ki o, çok büyük devlet sahibidir" dediler.
28:80 - Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise, şöyle dediler: "Yazıklar olsun size! İman edip iyi işler yapanlara göre Allah'ın mükafatı daha üstündür. Ona da ancak sabredenler kavuşabilir."
28:81 - Derken biz onu da, sarayını da yerin dibine geçirdik. Artık Allah'a karşı kendisine yardım edecek taraftarları olmadığı gibi, o, kendini savunup kurtarabilecek kimselerden de değildi.
28:82 - Daha dün onun yerinde olmayı isteyenler de: "Demek ki Allah kullarından dilediğine rızkı çok da, az da verir. Şayet Allah bize lütufta bulunmuş olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Demek ki inkârcılar iflah olmazmış" demeye başladılar.
28:83 - İşte ahiret yurdu! Biz onu yeryüzünde böbürlenmeyi ve bozgunculuğu arzulamayan kimselere veririz. (En güzel) akıbet, takva sahiplerinindir.
Ankebut Suresi:
29:39 - Karun'u, Firavun'u ve Hâmân'ı da (helak ettik). Andolsun ki, Musa onlara apaçık deliller getirmişti de onlar yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. Halbuki (azabımızı aşıp ) geçebilecek değillerdi.
Mümin suresi:
Mümin suresi:
40:24 - Firavun'a, Hâmân'a ve Karun'a da onlar: "Bu bir sihirbaz, bir yalancıdır" dediler.
HAKKINDAKİ RİVAYETLER:
Musa Aleyhisselamın ümmetinden ve akrabalarından olduğu halde, zenginliği yüzünden kibirlenip, Musa Aleyhisselama karşı çıktığı için yerin dibine batan kimse. Babasının ismi Yasher idi. Önceleri fakir ve güzel huyluydu. Tevrat’ı güzel okurdu. Hazret-i Musa buna dua etti ve kimya ilmini öğretti.
Karun, hazret-i Musa’ya iman etmeden önce İsrailoğullarının başında Mısır Firavun’unun temsilcisiydi. İdaresi altında bulunanlara zulüm ve eziyet ederdi. Musa Aleyhisselama inandıktan sonra, kendisini ilim ve ibadete verdi. Ondan pek çok şeyler öğrendi. Hazret-i Musa ve kardeşi hazret-i Harun’dan sonra, İsrailoğullarının en bilgilisiydi. Tevrat’ı ezbere bilir ve çok güzel okurdu. Şeytanın vesvesesine kapılıp ibadeti terk etti.
Dünya malı toplamaya başladı ve gittikçe hırsı arttı ve çok mal toplamak gayretine düştü. Musa Aleyhisselamdan kimya ilmini öğrenmiş ve hayır duasına kavuşmuştu. Kavuştuğu bu nimetlerin kıymetini takdir edemedi. Bildiklerini dünya malı toplamak için kullandı. İnsanlara hizmet etmeyi hiç aklına getirmedi. Zenginliği ile dillere destan olup, darb-ı mesellere geçti. “Karun gibi zengin.” sözü, onun sahip olduğu mal sebebi ile ortaya çıktı. Mallarını hazinelere doldurdu. Hazinelerinin anahtarlarını, kırk katır taşırdı.
Karun zengin olunca, fakirliğindeki iyi, güzel hasletleri kaybetti. Taşkınlık yaptı ve haddi ziyadesiyle aştı. Böylece zulüm ve haksızlık yapmaya başladı. Ziynetlerle süslü elbiselerle dışarı çıkar, göğsü ilerde, salınarak kibirle yürür ve elbiseleri yerlerde sürünürdü.
Karun, Musa Aleyhisselama muhalefette daha da ileri gidip, altından bina yaptı. İsrailoğullarını yanına çekmeye çalıştı. Onlardan bir kısmı, ona iltifat etmeye, ziyafetlerine gitmeye, sözlerine kanmaya başladı. Şatafat ve malına imrenip, onun gibi zengin olma hülyalarına düşenler oldu. Hatta bazıları emrine girerek, dediğinden çıkmaz oldu.
Musa Aleyhisselam ona nasihat ederek, yaptıklarına son vermesini istedi. Allah’u tealadan zekat emri gelinceye kadar bu hal böyle devam etti. Allah’u teala, müminlere zekatı farz kılınca, Musa Aleyhisselam, Karun’a vereceği zekatın miktarını söyledi. Fakat Karun eve dönüp, mal ve parasını hesap edince, vereceğini çok buldu. İsrailoğullarından, kendisi gibi olanları etrafına toplayıp, Musa Aleyhisselama karşı çıkardı.
Bir fahişeye bol, para ve mal vad ederek Musa Aleyhisselamın kendisiyle zina ettiğini söylemesini istedi. Ertesi gün, Karun, İsrailoğullarını topladı. Sonra Musa Aleyhisselama geldi. İsrailoğulları toplandı, seni beklerler, Allah’u tealanın emir ve yasaklarını, dinlerinin esaslarını, şeriatlerinin hükümlerini onlara bildir.” dedi. Bunun üzerine Musa Aleyhisselam, onların yanına gitti. Anlatmaya başladı. “Hırsızlık yapanın, elini keseriz; iftira edene, seksen sopa vururuz; zina eden bekar kimseye, yüz sopa vururuz; evli olan kimse zina ederse, ölünceye kadar onu taşlarız.” buyurdu. Karun; “Ya bu işi sen yapmış olursan?” dedi. Musa Aleyhisselam; “Ben de yapsam durum aynıdır!” buyurdu. Karun; “İsrailoğulları, senin filan kadınla düşüp kalktığını söylüyorlar.” dedi. “Ben mi?” buyurdu. “Evet!” dedi. “Onu çağırın bakalım ne diyor? Şahitlik ederse, yahut itiraf ederse, dediği gibidir.” buyurdu. Çağırdılar. Gelince, Musa Aleyhisselam ona; “Ey kadın! Ben sana, bunların dediği gibi bir şey yaptım mı?” buyurdu. Sonra peygamberlik nuru ile ona bakıp; “Musa’ya ve İsrailoğullarına denizi yarıp yol yapan ve Musa’ya Tevrat’ı indiren Allah’u teala hakkı için doğru söyle.” dedi. Allah için doğruyu söylemesine yemin verince, Allah’u teala kadına tevfik ve yardım verdi. Kadın kendi kendine; “Bugün tövbe ile söze başlamam, Allah’ın peygamberine eziyet etmemden iyidir.” diye düşündü ve; “Hayır, onlar yalan söylüyorlar. Ama Karun bana, benimle zina ettiğin iftirasını söylemem için çok para verdi.” dedi. Bu sözleri söyleyince, Karun şaşırdı, ne yapacağını bilemedi. Orada bulunanları bir müddet sessizlik kapladı. Musa Aleyhisselam hemen secdeye kapandı, ağlayarak; “Ya Rabbi! Senin düşmanın bana eziyet etti, beni rezil ve rüsva etmek isteyip, çirkin bir fiille suçladı. Ey Allah’ım, onun cezasını ver.” diyordu. Allah’u teala, hazret-i Musa’ya başını secdeden kaldırmasını emir buyurdu. Yere de, Musa Aleyhisselamın isteğine uymasını emretti. Musa Aleyhisselam; “Ey İsrailoğulları! Allah’u teala beni Firavun’a gönderdiği gibi, Karun’a da gönderdi. Ona uyan onunla kalsın, benimle olan ondan ayrılsın.” buyurdu. İki kişi hariç hepsi Karun’dan ayrıldı. Sonra Musa Aleyhisselam; “Ey toprak! Onları yut!” buyurdu. Dizlerine kadar yuttu. “Ey toprak onları yut!” buyurdu ve bellerine kadar yuttu. Sonra; “Ey toprak onları yut!” buyurdu. Boyunlarına kadar yuttu. Sonra; “Ey toprak onları yut!” buyurdu. Toprak onları içine alıp, kapandı. Böylece yerin dibine geçtiler. Karun ve arkadaşlarından hiçbir eser kalmadı.
Allah’u teala, Karun’u ve iki arkadaşını yere geçirince, İsrailoğulları, kendi aralarında fısıldaşıp; “Musa Aleyhisselam, Karun’un evini, mal ve hazinelerini elde etmek için ona beddua etti.” dediler. Musa Aleyhisselam, bunun üzerine Allah’u tealaya dua edip, evini, malını ve hazinelerini de yere geçirmesini istedi. Bunun üzerine, Hak tealanın emriyle Karun’un sarayı, mal ve hazineleri de yerin dibine geçti.
Karun helak olunca, Musa Aleyhisselamın nasihat edip, Allah’u tealanın azabıyla korkuttuğu müminler, Allah’u tealaya hamd ettiler.
HAKKINDAKİ RİVAYETLER:
Musa Aleyhisselamın ümmetinden ve akrabalarından olduğu halde, zenginliği yüzünden kibirlenip, Musa Aleyhisselama karşı çıktığı için yerin dibine batan kimse. Babasının ismi Yasher idi. Önceleri fakir ve güzel huyluydu. Tevrat’ı güzel okurdu. Hazret-i Musa buna dua etti ve kimya ilmini öğretti.
Karun, hazret-i Musa’ya iman etmeden önce İsrailoğullarının başında Mısır Firavun’unun temsilcisiydi. İdaresi altında bulunanlara zulüm ve eziyet ederdi. Musa Aleyhisselama inandıktan sonra, kendisini ilim ve ibadete verdi. Ondan pek çok şeyler öğrendi. Hazret-i Musa ve kardeşi hazret-i Harun’dan sonra, İsrailoğullarının en bilgilisiydi. Tevrat’ı ezbere bilir ve çok güzel okurdu. Şeytanın vesvesesine kapılıp ibadeti terk etti.
Dünya malı toplamaya başladı ve gittikçe hırsı arttı ve çok mal toplamak gayretine düştü. Musa Aleyhisselamdan kimya ilmini öğrenmiş ve hayır duasına kavuşmuştu. Kavuştuğu bu nimetlerin kıymetini takdir edemedi. Bildiklerini dünya malı toplamak için kullandı. İnsanlara hizmet etmeyi hiç aklına getirmedi. Zenginliği ile dillere destan olup, darb-ı mesellere geçti. “Karun gibi zengin.” sözü, onun sahip olduğu mal sebebi ile ortaya çıktı. Mallarını hazinelere doldurdu. Hazinelerinin anahtarlarını, kırk katır taşırdı.
Karun zengin olunca, fakirliğindeki iyi, güzel hasletleri kaybetti. Taşkınlık yaptı ve haddi ziyadesiyle aştı. Böylece zulüm ve haksızlık yapmaya başladı. Ziynetlerle süslü elbiselerle dışarı çıkar, göğsü ilerde, salınarak kibirle yürür ve elbiseleri yerlerde sürünürdü.
Karun, Musa Aleyhisselama muhalefette daha da ileri gidip, altından bina yaptı. İsrailoğullarını yanına çekmeye çalıştı. Onlardan bir kısmı, ona iltifat etmeye, ziyafetlerine gitmeye, sözlerine kanmaya başladı. Şatafat ve malına imrenip, onun gibi zengin olma hülyalarına düşenler oldu. Hatta bazıları emrine girerek, dediğinden çıkmaz oldu.
Musa Aleyhisselam ona nasihat ederek, yaptıklarına son vermesini istedi. Allah’u tealadan zekat emri gelinceye kadar bu hal böyle devam etti. Allah’u teala, müminlere zekatı farz kılınca, Musa Aleyhisselam, Karun’a vereceği zekatın miktarını söyledi. Fakat Karun eve dönüp, mal ve parasını hesap edince, vereceğini çok buldu. İsrailoğullarından, kendisi gibi olanları etrafına toplayıp, Musa Aleyhisselama karşı çıkardı.
Bir fahişeye bol, para ve mal vad ederek Musa Aleyhisselamın kendisiyle zina ettiğini söylemesini istedi. Ertesi gün, Karun, İsrailoğullarını topladı. Sonra Musa Aleyhisselama geldi. İsrailoğulları toplandı, seni beklerler, Allah’u tealanın emir ve yasaklarını, dinlerinin esaslarını, şeriatlerinin hükümlerini onlara bildir.” dedi. Bunun üzerine Musa Aleyhisselam, onların yanına gitti. Anlatmaya başladı. “Hırsızlık yapanın, elini keseriz; iftira edene, seksen sopa vururuz; zina eden bekar kimseye, yüz sopa vururuz; evli olan kimse zina ederse, ölünceye kadar onu taşlarız.” buyurdu. Karun; “Ya bu işi sen yapmış olursan?” dedi. Musa Aleyhisselam; “Ben de yapsam durum aynıdır!” buyurdu. Karun; “İsrailoğulları, senin filan kadınla düşüp kalktığını söylüyorlar.” dedi. “Ben mi?” buyurdu. “Evet!” dedi. “Onu çağırın bakalım ne diyor? Şahitlik ederse, yahut itiraf ederse, dediği gibidir.” buyurdu. Çağırdılar. Gelince, Musa Aleyhisselam ona; “Ey kadın! Ben sana, bunların dediği gibi bir şey yaptım mı?” buyurdu. Sonra peygamberlik nuru ile ona bakıp; “Musa’ya ve İsrailoğullarına denizi yarıp yol yapan ve Musa’ya Tevrat’ı indiren Allah’u teala hakkı için doğru söyle.” dedi. Allah için doğruyu söylemesine yemin verince, Allah’u teala kadına tevfik ve yardım verdi. Kadın kendi kendine; “Bugün tövbe ile söze başlamam, Allah’ın peygamberine eziyet etmemden iyidir.” diye düşündü ve; “Hayır, onlar yalan söylüyorlar. Ama Karun bana, benimle zina ettiğin iftirasını söylemem için çok para verdi.” dedi. Bu sözleri söyleyince, Karun şaşırdı, ne yapacağını bilemedi. Orada bulunanları bir müddet sessizlik kapladı. Musa Aleyhisselam hemen secdeye kapandı, ağlayarak; “Ya Rabbi! Senin düşmanın bana eziyet etti, beni rezil ve rüsva etmek isteyip, çirkin bir fiille suçladı. Ey Allah’ım, onun cezasını ver.” diyordu. Allah’u teala, hazret-i Musa’ya başını secdeden kaldırmasını emir buyurdu. Yere de, Musa Aleyhisselamın isteğine uymasını emretti. Musa Aleyhisselam; “Ey İsrailoğulları! Allah’u teala beni Firavun’a gönderdiği gibi, Karun’a da gönderdi. Ona uyan onunla kalsın, benimle olan ondan ayrılsın.” buyurdu. İki kişi hariç hepsi Karun’dan ayrıldı. Sonra Musa Aleyhisselam; “Ey toprak! Onları yut!” buyurdu. Dizlerine kadar yuttu. “Ey toprak onları yut!” buyurdu ve bellerine kadar yuttu. Sonra; “Ey toprak onları yut!” buyurdu. Boyunlarına kadar yuttu. Sonra; “Ey toprak onları yut!” buyurdu. Toprak onları içine alıp, kapandı. Böylece yerin dibine geçtiler. Karun ve arkadaşlarından hiçbir eser kalmadı.
Allah’u teala, Karun’u ve iki arkadaşını yere geçirince, İsrailoğulları, kendi aralarında fısıldaşıp; “Musa Aleyhisselam, Karun’un evini, mal ve hazinelerini elde etmek için ona beddua etti.” dediler. Musa Aleyhisselam, bunun üzerine Allah’u tealaya dua edip, evini, malını ve hazinelerini de yere geçirmesini istedi. Bunun üzerine, Hak tealanın emriyle Karun’un sarayı, mal ve hazineleri de yerin dibine geçti.
Karun helak olunca, Musa Aleyhisselamın nasihat edip, Allah’u tealanın azabıyla korkuttuğu müminler, Allah’u tealaya hamd ettiler.